Bugun...
Hacı adayları üzerinde ince hesap yapılıyor
Tarih: 06-08-2014 16:44:00 Güncelleme: 06-08-2014 16:47:00 + -


İNTURSAB Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ziya İbrahimoğlu, hacı adayları üzerinde çok ince hesaplar yapılmaya başlandığını öne sürdü

Hacı adayları üzerinde ince hesap yapılıyor
İNTURSAB Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ziya İbrahimoğlu, hacı adayları üzerinde çok ince hesaplar yapılmaya başlandığını öne sürdü.
 

İnanç Turizmi Seyahat Acentaları ve Gönüllüleri Birliği Derneği (İNTURSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ziya İbrahimoğlu, “esrarengiz mektup” ile gündeme bomba gibi düşen son günlerin popüler konusu hac turizmi için görüşlerini açıkladı. İbrahimoğlu, gazetelerde okuduğu “Herkes özgürce hacca gidecek” sözlerinden yola çıkarak şu görüşlere yer verdi:

"Bu cümleyi gazete haberlerinde okuyanlar içerisinde, konunun uzağında olanlar ne düşündü, nasıl yorumladı bilemem, fakat konu ile yakından ilgilenenler: “söyleyene değil, söyletene bak” dediklerini ben yakından bilenlerdenim. Nedenini sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Hacca gitmek için müracaat edenlerin sayısının çok yüksek olması sebebiyle hacı adayları üzerinde çok ince hesaplar yapılmaya başlandı. Diyanet İşleri Başkanlığının şekillendirdiği kurallara göre üç türlü hac organizesi ve standardı belirlenmiş: Normal, Müstakil ve Otel standardı. Bunlardan normal tip için müracaat edenler, 1950 – 2200 Euro öderken, müstakil tip için müracaat edenler 2650 – 7580 Euro ve otel tip için müracaat edenler de 4600 – 12000 Euro arasında ödeme yaparak hacca gidebiliyorlar. Ödenen meblağlar yükseldikçe kâr oranlarının da yükseleceği bilinen bir hakikattir.

2008 yılı için Hacca gitme niyetiyle müracaat edenlerin toplamı 770 bin kişi civarında olup, bunların 633 bini normal tip için, yaklaşık 120 bini Müstakil tip için, 17 bini ise Otel tip için müracaat etmiş olduğunu başvuru formlarındaki bilgiler D.İ.B. tarafından taranarak tespit edilmiş ve duyurulmuştur.

D.İ.B."nın teklifi ve ısrarı ile 3 ayrı tip için müracaat eden Hacı adaylarının kuraları da ayrı ayrı çekilmiş ve Türkiye'ye tanınan 70 + 30=100.000 kişilik kontenjan"ın %60"ı normal tiplere, %30"u müstakil tiplere, %10"u ise otel tipi müracaatlara tahsis edilmiştir. Bunun manası normal tipe müracaat edenlerin %10"u, Müstakil tipe müracaat edenlerin %25"i, otel tipine müracaat edenlerin ise %60"ı hacca gitme şansı elde etmiş oldu.

D.İ.B. belirlediği standartlara belirlediği oranda imkân tanırken, yine kendisinin şekillendirdiği fiyatlarla hacı adaylarının %60"ını kendi organizesine kaydolma mecburiyetinde bırakıyor. Bu uygulama ve taksim şekli Kararname ve Hac kurulu kararlarına dayandırılmış olan bir sistem üzerine bina edilmiş.

Hacı adaylarının %40"ı ise belirlenen kriterlere göre bu organizeyi yapma hakkı verilen, 2008 yılı için sayıları 140 olan acentadan herhangi birini seçebiliyor. Acentalar da asgari 150, azami 2000 kişilik organize yapabiliyorlar.

KISACA ÖZETLENEN BU UYGULAMADA:

1) Hacı adaylarına seçmeyi düşündükleri Hac tipine göre fırsat tanınıyor. Yüksek fiyatlı organize tipine katılmayı beyan edenler daha yüksek şans bulurken, mesela: Normal tipte bu oran %10 iken otel tipinde % 60"a çıkıyor. Bunu gören hacı adayları yanlış beyanda bulunmaya itiliyor ve tercihini değiştirme şansı verilmediği için de zora sokuluyor. Bu durum eşitlik ve adalet ilkesine aykırıdır.

2) Hacı adaylarının iradesi ve tercih hakkı kısıtlanmış adayların % 60'ı D.İ.B., % 40'ı ise acentalarla hacca gitmek zorunda bırakılmıştır. Bunu yaparken hep koruma, kollama ve vesayet mantığına sığınılıyor. Ömürde bir defa yapılan bir ibadet organizesinde seçme özgürlüğünün kısıtlanması nasıl savunulabilir?

3) D.İ.B. hac ön müracaatlarını sadece kendisi kabul ettiği için bütün isim, adres ve tel bilgileri kendi kayıtlarında olup tercihler doğrultusunda önceden planlama yapabilirken acentalar bu imkândan mahrum bırakılıyor. Bu durum hacı adaylarının tek taraflı bilgilendirilmesine, acentaların aleyhinde yönlendirilmesine de yol açabiliyor. Üstelik bu uygulama çıkar hesabından uzak organize yapma, “devlet onurunu koruma” kalkanıyla savunuluyor.

4) D.İ.B. teşkilat bünyesinde çalışan din görevlilerini bu işte istihdam ederken acentaların eleman ücreti, vergi, kira, iletişim giderleri gibi ekstra ödemeleri oluyor; eşit olmayan şartlarla aynı fiyat aynı kalite yarışına katılmak zorunda bırakılıyorlar.

5) D.İ.B. vasıflı, tecrübeli din görevlilerini kendi organizesi için dilediği gibi görevlendirirken, acenta organizelerine niteliksiz, tecrübesiz din görevlilerini, tercih hakkı tanımaksızın re"sen tayin ediyor. Acenta müşteri profili ve sosyal seviyesine uygun olmayan bir görevli ile organizeyi başarmak zorunda bırakılıyor. Başarısızlığın faturası ise kendisine yükleniyor.

6) D.İ.B. yüz bin hacının altmış binini kendisi kaydedeceğini önceden bildiği için her türlü hazırlığı vaktinde yaparak devlet imkânlarıyla hac otel ve evlerini kiralayabilirken, acentaların ne kadar hacı kaydedebileceği belli olmadığından, kayıtlardan önce böyle bir planlama ve hazırlık yapma imkânı bulamıyor. Kayıtlardan sonra daralan piyasa imkânlarıyla organize yapabilmesi zora sokuluyor.

7) Hac kayıt sistemini D.İ.B. kendisi oluşturup kendisi kontrol ederek istediği zaman kapatabiliyor. Sistem kapalı iken acentalar kayıt yapamıyor. Kendisi il ve ilçe müftülükleri kanalıyla hacı adaylarına telefon ederek “sıranız geldi, hemen gelip kaydolmazsanız hakkınız yanar” diyerek istediği standardı rahatlıkla kaydedip otellerini doldurmayı garanti edebilirken, acentalar ise kalan yolcuları, standardına bakmaksızın, meslektaşları ile rekabeti zorlayarak kaydetmek zorunda bırakılıyor. Bu durumu, kendi yolcularımızın iradesi hilafına D.İ.B. organizasyonuna kaydolmak zorunda kalması ve bize beyan etmesiyle öğrenebiliyoruz.

8) Bütün müftülük, cami görevlileri Hac ve Umreci toplama kampanyasına katılmaları için teşvik ediliyor. Yirmi kişi bulan görevli ücretsiz, kırk kişi bulan ise eşiyle birlikte ücretsiz Umreye götürülüyor. Topladığı yolcular yirminin altında kalan din görevlileri ise yine ücretsiz olarak acentalara re"sen din görevlisi olarak tayin ediliyor. Tabi olarak bu durum bütün görevlileri acentaları kötüleme, eleştirme pozisyonuna sevkediyor. Çıkar sürtüşmesini açıkça gören cami cemaati Din"den Diyanet"ten soğuyabiliyor. Bu durum Diyanet İşleri Başkanlığı"mızın manevi itibarını zedeleyebileceğini her aklı selîm sahibi kabul eder.

9) Diyanet İşleri Başkanlığı organizasyon denetimlerinde, görevlilerin değişik sebeplerle hissi beyanlarına dayanarak, acentalardan savunma bile almadan her türlü cezayı uygulayabiliyor; yüzde yüz hata ve haksızlıklara itiraz hakkını kullanan acentaların itirazları ciddi şekilde değerlendirmeye bile alınmıyor. Hac Kurulu üyelerinden Türsab Temsilcisi hariç, diğer üyeler konunun uzmanı olmadıkları için, Diyanet İşleri Başkanı ve üyelerinin görüşü genellikle kurul kararı olarak önümüze konması da hatalı ve yanlış kararlara zırh olarak kullanılıyor.

10) Çok yüksek meblağların, düşük maaşlı memurlar eliyle harcanması esnasında meydana gelen meşru olmayan işlemler ve sonuçlar bir yana, duyulan ve yayılan şaibeleri burada zikretmeyi sorumluluk anlayışımızla bağdaştıramıyoruz.

11) Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre organizasyonuna fiilen girmekle, kendi organizasyonunda meydana gelen hata ve eksikliklerin bir kısmına göz yummak zorunda kalarak kalite ve itibar kaybına yol açıyor. Ayrıca acentalara re"sen din görevlisi tayin ederek dinî muhtevalı hataların tamamını kontrol dışı bırakmış oluyor. Çünkü kendi görevlisinin kendisini ihbar etmesi söz konusu olamayacağı gibi, baskı altındaki acenta görevlisi de bu eksiklik ve hataları, Diyanet İşleri Başkanlığı"na bildirmekten çekiniyor; bildirdiğinde de çoğu kez bir netice alınamadığını görüp biliyor. Bu sebeple D.İ.B. denetim görevini hakkıyla yapamadığı için organizeye devlet adına zarar verip seviye ve itibar kaybettiriyor.

12) Bütün dünyada özelleştirmenin yaygın bir şekilde ve her sektörlerde uygulanması gündemde olduğu bir çağda hac organizasyonun devletleştirilmeye çalışılması doğru bir uygulama olabilir mi? Hacı adayları iradesini hiçe sayarak, onlar adına vesayetçi bir anlayışla ve “devlet onuruna yaraştırma” iddiasıyla, kendi belirlediği fiyatla kendi organizasyonuna katılamaya mecbur bırakmak, hangi gerekçeyle savunulursa savunulsun, insan onuru ve özgürlüklerle bağdaştırılamaz.

 

3 Mayıs 2008, Cumartesi - 05:21




Bu haber 3353 defa okunmuştur.

Etiketler :

YORUMLAR



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Hac HABERLERİ

ARAMA
HABER ARŞİVİ
FOTO GALERİ
  • Tarihi Mekke-Medine
    Tarihi Mekke-Medine
  • Umre Galeri
    Umre Galeri
  1. Tarihi Mekke-Medine
  2. Umre Galeri
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Haccın Ruhu, Prof.Dr. H.Kamil YILMAZ "Adım Adım Hac"
    Haccın Ruhu, Prof.Dr. H.Kamil YILMAZ
  • Yol Ahlakı ve Hacda İnsani İlişkiler, Dr. Ekrem KELEŞ
    Yol Ahlakı ve Hacda İnsani İlişkiler, Dr. Ekrem KELEŞ
  • Hayat Hac ve Umre Turizmi
    Hayat Hac ve Umre Turizmi
  • Hac ve Umre'de Eşitlik
    Hac ve Umre'de Eşitlik
  • İnanç Turizmi - Hac Özgürleşmeli 1
    İnanç Turizmi - Hac Özgürleşmeli 1
  • İnanç Turizmi -Hac Özgürleşmeli 2
    İnanç Turizmi -Hac Özgürleşmeli 2
  1. Haccın Ruhu, Prof.Dr. H.Kamil YILMAZ "Adım Adım Hac"
  2. Yol Ahlakı ve Hacda İnsani İlişkiler, Dr. Ekrem KELEŞ
  3. Hayat Hac ve Umre Turizmi
  4. Hac ve Umre'de Eşitlik
  5. İnanç Turizmi - Hac Özgürleşmeli 1
  6. İnanç Turizmi -Hac Özgürleşmeli 2
VİDEO GALERİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?

Reklam
Tavsiye
Arama Motorları
Diğer

NAMAZ VAKİTLERİ
HAVA DURUMU